22 Ekim 2012 Pazartesi

SEVGİLİ KENDİM 2



Sevgili 45'lik,
Sanırım bu 45'lik lafını herkes bize çok uygun bulmuştur.Böyle bir olmuşluk bir biçim artık bulunmayan plaklar gibi,biz seninle 45'lik gibi döne döne ,çizile çizile çaldık hep hayat bizi eski gramafon iğnesi gibi kah çizdi kah atladı ama hep çaldık.Bu gün bitti yaşımız gibi 45'lik modası ,hala seven varsa longplay devrine girdi yaşımız.Şimdi bize lazım olan yeni bir kapak ,hayat için yeni bir repertuar,yeni ve uzun kurulacak demlenmiş cümleler.En çok da bize bizi tanıtacak kendi kavın da beklemiş dost cancağızım.
Hep böyle şeyler istedin sen , sihirli kelimeler ,içinden sevgi geçen bakışlar sevilen olmak,sevdiğin hayatlara dahil olmak.Yolumuz uzundu şartlarımız duygusal manada çetin ama azmin beni sana mecbur etti.Kimi zaman yıkıldım , topla bakalım kırıklarını dedin,beni yalnız bıraktın ama bunu bizim için yaptığını anladım,güçlendik büyüdük.Artık seni daha çok sevmeyi ,önce sen(yani ben )demeyi,mutluysan ben mutlu,ben mutluysam herkes mutlu demeyi öğrendim.Kendim seni seviyorum yeni yaşımıza hoş geldin.


Ben senin şımarığın,oyunbazın
Aklıyla her şeyi yapan
Gönlüyle hep mahçup
Bazen hiç kimse bazen bir kimse
çoğu zaman ben olanım,seninim
Kessen kendinden bir parça
Ben çıkanım,katsan beni kendine
Sen olanım , vs vs vesaire
Seninle tam olanım.



19 Ekim 2012 Cuma

KEDİCİK




Gel sokul bana kedicik
Küsme öyle asma suratını
Hayat bu ya acıtacak illa
Ellerine çizdiğin çizgiler gibi
Bazen dosdoğru bazen yalpa
Bulacaksın içinde ki lotus çiçeğini
Bekliyor bak başını omzuna koyacağın şehir
Belki İstanbul ,kimbilir Paris
Sokaklarda dolaşarak bulamazsın seni
Kitaplar da altını çizdiğin cümleler de
Dinlediğinde vay be dediğin şarkıda belki
Tam buldum dediğinde yeniden başlar hayat
Bu kez hayat çizer çizgilerini,yüzüne ,eline
Şunu bilki kedicik,bulmak değil
Aramaktır aslonan


Benim kediciğim'e Corpus adlı kitabı bitirince aklıma geliveren,ilk defa

12 Ekim 2012 Cuma

SEVGİLİ KENDİM-1



Seninle 45 seneli bir hukukumuz olduğunu sende bende biliyoruz. 45'lik plakların nostalji olduğu,45 silahların tarihe karıştığı bu zaman zarfında bir 70'lik rakıyı(bu arada 45'lik rakı niye yok ki)bile tek başımıza deviremediğimiz bir 45 seneyi deviriyoruz.Kendi adıma seni daha çok düşünür oldum şu son günler de,acaba yıllar boyunca neler istedin,nerde olmak ne yapmak.Sorgulamadan işine karışmadan ben istiyorum dediğinde bende istedim.Yaparım dediğinde ,senden önce yola koyuldum .Başka bir kendim istermiydim,hayır çünkü isterdim desem seninle geçen 45 seneye vefasızlık etmiş olurdum ki seninde benimde sevmediğim bir şeydir vefasızlık.
Sevgili kendim,
Adil'i kayınpeder'inin adı sananlar da bir gün senin adil olmak adına bazen dışlandığını ,kendini yani(beni)bile düşünmeden haksızlıklara kendince nasıl karşı çıktığını,ödülünün çoğu zaman yalnızlık olduğunu anlayacaklar.Hep bir düzene bağlı kalarak yaşadığın şu hayat'ta düzensizliğinde var olduğunu,aykırılıklarında hayat'a dair olduğunu güzelim 40'lı yaşların öğretti sana. Kendimsin diye söylemiyorum acılar ve yıllar seni bu kadar mı insan kılar yahu.Şimdi içinden geçiyordur 30'lu yaşlarından bu yana her sene kendin(yani ben) için yaptığın listelerin en başında hep bu vardı.İnsan Olmak
Ne olduysa Yaş 45 defterine artık listeler yok yazmışsın ancak ben anlarım, bu bir vazgeçiş değil daha özgür akarak,yoğrularak hayatla bir olmaktır.Aynı o çok sevdiğimiz şarkıda olduğu gibi,GELSİN HAYAT BİLDİĞİ GİBİ GELSİN
Biliyorum güzel ,içi dolu cümleler oldum olası çekti seni ama anlamlarını hiç bu kadar derinden hissetmişmiydik dersen hayır derim.Şöyle düşünelim belki de paralel evrende yazarım ,seni yani kendimi aşmışım ,kelimeleri doğuran dişi yazan olmuşum.Belkide olma aşamasındayım olma; hamlığın bittiği yeni yeni tatlanmaya başlama hali,oldum demeye ise bir 45 daha var desem açgözlülük etmiş olur muyum?Tabi ne sen ne de ben bilebiliriz,ikimizi de aşk'ı anlamlandıran yaradana(ki bize göre aşk için geldik bu dünyaya)bıraktık kalu bela'dan.Afili oldu,kimbilir birileri bir kenara not eder.

8 Ekim 2012 Pazartesi

YANDIM


Şiir'e sardım kendimi
Aşk'ın ateş çemberi için,
Alev aldım biraz,yandım
Geçtim içinden,korkusuzca
Dikildim karşısına Matlub'un
Oku beni,sonra mısralara sar beni

Bana'da yandım dinlerken,gelen mısralar,okurken dinlemeyi ihmal etmeyin
http://www.youtube.com/watch?v=V3GVzbt6OEI&feature=player_detailpage

3 Ekim 2012 Çarşamba

ÇIĞLIK





Sezsizlik bir çığlık,içimde
Ta içimde büyüyor,ta'yı bilir misiniz?
Derindir,uzaktır
Bırakıversem ete kemiğe bürünecek
Katıksız bir hüzün geçecek gözlerimden,
Bakmayı bilmeyen gözler,farketmeyecek
Az bulunur böylesi,su katılmamış bir bırakılış
Zamanı geçmiş cümlelere terkediliş
Olsun be arkadaş yeni kelimeler bulurum,
Eskimeyen cümleler kurmak için bu kez

12 Eylül 2012 Çarşamba

DELİ KIZLARIN AĞACI




Çiçeğim mis kokulum,güldükçe gözlerinden hüzün akan Yasemin'im,
Yaşam yaşam bakan gözlerine,kapatmadık tadilattayız bakışını asan kıraliçem Ece'm
Baktım herşey eskisi gibi görünüyor ama hiçbir şey eskiye benzemiyor. Yüreğime sardım sizi,mis kokulum,başımın tacı.Düşündüm ben şarkı sözlerinin farkına varmayı sizden öğrendim,anları resim resim kaydetmenize bayıldım. Canınız istemese bile her anı yaşamanızı bazen bilge kişiler olarak bana yol göstermenizi,rakıyı yakıştırarak içmenizi, önemsiz saydığım şeyleri ,büyük bir ciddiyetle ,heyecanınızdan ödün vermeden yapmanızdan kendime dersler çıkardım.Kıymet bilmeyen, İsmi lazım değil, kendisi var olan kişilere anlattım.Büyüttünüz sevgilerinizi hesapsız,yüreğiniz dar geldi. Dağıttınız cömertçe, sizde kalanları,dokunarak, severek,ilgilenerek.Beraber sorulara cevap arayamayalı bir hayli zaman oldu,bu anlardan payıma bir kayıp,bir de yeni başlangıçlar düştü.Sizden uzaktayken boş durmadım sorular biriktirdim.Sizden öğrendiklerimi hayat'a geçirdim sözleri ıskalmadım yazdım.Bir makina edindim sizin kadar olmasa da anları kaydettim.Biriktirdiğim sorular için bir ağaç yaptım.Üzerine mor(dikkat cesaretin rengi)renkli fikirler sallandırdım.Bir dikili ağacınız veya bizim ağacımız olsun istedim.Herkes beğensin ,yeni renkler eklesinler.Gülümsetsin bizi renk cümbüşü hayatımız,Deli Kızların işi desinler.Bir Ağustos böceği tünesin tepesine,Barış dolu şarkılarını çalsın söylesin. Altında iki adam muratları olan, ongun kişiler soruları görsünler.Cevapları sakladığımız yerden çıkarsınlar,gövdemize yaslansınlar.Biz yoksak bile bir dikili ağacımız olsun.Umudumuza haber saldım gitmesin,yarınımız eski günlerin hatırına beklesin.Ve gelsin hayat bildiği gibi şarkısını yine söyleyelim.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

100 gün




Bu gün özgürlüğümüzün ilk 100'ü,sadece sen sevdiğim,ben sevdiğin.Gözlerinde bir kabul yüzünde bir gülümseme, huzurlu hafif.Çok oldu yola çıkalı beraber,varmanın tadını önemsemeden,birbirimize tutunarak yürüyüşümüzün ödülü 100 gün.Sadece ikimiz ;başka bir ev,başka bir yatak,yeni bir başlangıç,her şey yeni,sadece sen ve ben tanıdık.Aynı değiliz artık, şüphesiz 100 gün sonra nasıl olacağımızı kestirmek de zor.Sensiz uyandığım gün olmayacak ya olsun.Yalnız yattığım günlere inat 100 gün beraberiz. Gözlerimin içine daha çok bak bundan böyle, umudumuz gözbebeğimden gitmesin.Ben söz verdim kendime daha çok tutacağım elini,her defasında ilk tutuyormuşum gibi, seni kendime katıp sevgiyle şımararak, tekrar yoğrulacağım.Bize verilen bu şansı, 100 günü, şiirler ,yazılar ve en çok da sevgi sözcükleri ile kutsayacağım.Başka bir sen bulacağım,bir yerlerden aşina.Bu kez ikimizde yürekli ve cesur olacağız, söylenmeyeni söyleyeceğiz birbirimize ertelemeden.Sen şiir ezberlemeyi deneyeceksin belki; Cemal Süreyya'dan, Özdemir Asaf'tan Mutfakta sana tarhana karıştırırken kulağıma "SEN BANA BAKMA BEN SENİN BAKTIĞIN YERDE OLURUM"diyeceksin.Ben sana sırtımı yaslayıp gözlerimi kapayacağım.
Çorbayı taşırdığım için ilk küçük kavgamızı yapacağız.Ben gönlünü almak için hiç yazılmamış yeni kelimeler bulup onlardan cümle yapacağım.Geceleri artık seninde sevdiğin kaşıksırtı yatacağız.Sabahları bilmediğimiz bir sokağa bakan camın önünde kahvelerimizi içeçeğiz,vakitli vakitsiz şekerlemeler yapacağız.Sırf ben kemik iliği nakli oldum diye,mikrop kapmamam için 100 gün tecrit edildiğimizi sananlar, yanıldıklarını belki bu satırları okuyunca anlayacaklar.En güzel,en özgür ve biz olduğumuz ilk 100 günümüz olduğunu.

NOT:100 gün için çoçuklarının başka bir ev tuttuğu gözlerinde ki pırıltılarını kaybetmemiş ,hayat'a koşan çiftin, düşündürdükleri.Bir ödül almış gibiydiler sevinerek anlattılar 100 gün başka yerde yaşayacaklarını.

7 Ağustos 2012 Salı

Azı Gitmiş,Çoğu Kere



Sen benim içimdeki çocuk
Yalnızlığımın ortağı
Oyun arkadaşım
İç dünyamın gölgesi


Hayallerimden rota çizdiğim
Heyecanlarımın kaptanı
Eksiğimin tamamı
Akıl bahçemin zengini


Camına yürek taşı attığım
Bazen korkup kaçtığım
Gelmesen de sen, bir kere bile
Ben orda olacağım, azı gitmiş çoğu kere


3 Ağustos 2012 Cuma

AMAN EFE'M, BENİ UNUTTUN SANMIŞTIM





Nasıl da sevindim beni bulduğuna çocukluğum, nasıl da çabaladım durdum, beni bul diye, çok bekledim yıllar yollar geçti, buldun beni, bırakma tut elimi. Neden ayrı düştük ki seninle, oysa hayallerimiz birbirinin ortağıydı, biz birbirimizin hiç söze dökmediğimiz kıymetlisiydik. Nasılda kır düşmüş çocukluğuma, ne çabuk yitirdik heyecanlarımızı, hani kendi dağımıza ev yapacaktık, orada durup bulutlara şiir yazacaktık belki, farkında olmadan o gün bugün biriktiriyorum içine kaçmış dediğin kelimeleri. İstesen de beni bulabilir misin çocukluğum, bak büyüdüm ben, hala her gelişinde beni almadan giden çocukluğumun uçağını bile bile kaçırdım diyorum soranlara, gerçekmiş gibi, gerçek olan şeyler de vardı. Güneşin batışı mesela, Şemsipaşa belki tanır bizi, görmemiş gibi güneş batıran çocuklar der kim bilir, belki de güneş hatırlar bizi, ben her gün batıyorum, ilk defa batıyormuşum gibi bakan çocuklar vardı, bunlar onlar değil mi der, biz birbirimize sorarız, sahi onlar mıyız?

Hastalanınca bir his, o gelir beni bulur sevdiğim çikolatalardan getirir dedirtir, bu sefer kıymam ona hepsini severim, derim. Çoçukluğum, hala hızlı içiyorum sahlebi dudaklarıma yapışıyor kaymağı, yakıyor kalbimi. Hala eski evleri restore etmek istiyorum, ajandama önemli günleri işaretlerken kendime de sana yazdığım notlardan yazıyorum, çocukluğum ajandası işaretlenmeyince unuttu beni, sen unutma diyorum. Geçenler de sevdiğim kıymetli arkadaşlarımdan biri olan kitap kurdu'na 'hadi yap' notları yazdım, notlar bitince o da unutur mu beni çocukluğum. Her şeyi itiraf ettim ben, enginar sevmezdi, ben seviyor dedim diye mecburen yiyordu dedim, ütü bilmediğim için çift dikiş yaptığım pantolonları da söyledim, kayak yaparken seni babam zannettiklerini, sırf kız arkadaşın yaptı diye yemediğim mısırları, orucum diye bana tarhana kaynatmanı, çocukluğum bak her şeyi, yazdım ve hala saklıyorum çocukluğumun yanık efe resmini, iyi ki buldun beni.




2 Ağustos 2012 Perşembe

YİNE YENİDEN






Uzun uzun susalım yanyanayken
Sonra sayfalarca konuşalım
Bozulmasın bu sihir,
Korkutmasın bizi gerçekler

Biraz acıycaz yaramıza tuz basınca
Avaz avaz güleceğiz
Yaş dolu gözlerimiz
HAYIR,

Diyeceğiz eskiden kalma bir hisle
Sonra haklısın mahcubiyeti yerleşecek
Gözlerimize

Yanyana uzanıp bir ağaç gölgesinde
Göğsümüzde kitaplar
Susarak bağıracağız
Kimseler duymayacak

Birbirine ayna olan gözlerimiz birleşecek
Sessizce kendimize,bize yürüyeceğiz.
Uzun uzun susalım yanyanayken
Sonra yine yeniden sayfalarca konuşalım

24 Temmuz 2012 Salı

KUZGUN'UM YENİ YAŞINA HOŞGELDİN





Ben hep yazarım sebepli-sebepsiz, bir ses, bir duygu yeter bazen, ama bu gün farklı sebebime, kıymetlime yazıyorum.


Kuzgun'um,
Sana herkes'in birbirine hitap ettiği gibi hitap etmemek için bulduğum bu mahlas'ın anlamını biliyorsun. Sevgilim demek kolaydır, anlam yüklemeden; aşkım herkesin hitap şekli kolayca, derinleştirmeden. Ben sana bunca sevmeyi (b)aşk'a türlü anlatmak isterim. Ben bir çok şeyi senden öğrendim, bir o kadar unuttum, aklım oldun. Kızgınlıklarım, kırgınlıklarım oldu, her defasında seni daha çok sevmekle iyileştim. Çoğu kez iyi bir ikili olmanın tadına vardım, bazenler de yalnız kaldım. Hiç, bunu yapamaz dediğim olmadı, yapmazsa korkusuydu kıymık gibi giren hayatıma, çünkü bana göre hayat yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın toplamıydı. Ben çok okudum var olabilmek için, sen zaten biliyordun. Zorlu yollardan, yıllardan beraber geçerken teninin tuzuna kattım gözyaşlarımı, kokunu içime çektim. Sen'le olmuyor galiba ile gidip, sensiz hiç olmuyor'la geri döndüm. Sen perde aralığından giren güneş gibi sıcak ve parlak ışığım, bazen de beyaz duvarlarımsın kör eden. Açılmayı çok sevdiğim denizim'de kaptanımsın, ben seyir defterin; sen üzerine yazdıkça yaşayan. Kaptan kır şu dümeni bana, gel bodoslama. Yoluma çıktığından beri, sen hücrelerime yerleşeli ben kendimden taşındım, çağır beni. Adını zor koydum senin; ben bir tek zoru sevdim.
Ben senden gitmem oğlum, bana borçlusun, daha kır düşecek şarkılarımıza, ellerimize yaşlılık benleri konacak, sen bana bakacaksın, ben seni gözlerimde taşıyacağım. Ben, iyi ki doğmuşsun diye dua edeceğim; sen, iyi ki doğmuşum senin için diyeceksin. Daha bir çok güneşi beraber batırıp her 25 Temmuz'da seninle doğacağım. Kuzgun'um, yeni yaşına hoş geldin, diyeceğim. Kuzgun'um, hoşgeldin...

20 Temmuz 2012 Cuma

VE NEDEN UNUTUR HAYATI KADIN



Beni tanıyanlar bilir neşeli bir beşerim ben hayatı şaka gibi yaşamayı severim. Yeni tatlar bulmayı, yeni insanlarla tanışmayı, hayata renk katacak şeylerin peşinden gitmeyi severim. Bir de sizinle tanıştırmak isterim, korkularım vardır benim bazen komik bazen de acılı. Bazı şeylerden kaçmak isteseniz bile, gelir durur önünüze, ne yapsanız çekilmez. Görmezden geldim, iteledim; yok, hep karşımda. İyi de neden? Güzel soru; bir cevap yok henüz, çalışıyorum. Bütün mesele bir film. Bir film seyrettim dünyam değişti derler, ben seyretmesem iyiydi diyeceğim fakat onu da diyemiyorum; çok güzeldi. Görüntüler, duygu, oyuncular, sıcacık romantik filmdi. Bu aralar filmler, müzikler ve sözlerle çok ilgilenir oldum, biraz da ağlak oldum ama bunun korku durumumla bir ilgisi yok diye düşünüyorum. Neden korkar insan bir duygudan, başına gelirse ne olur korkusu mudur bu ya da öncelerden gelen bir bilgi midir, yaşanacağına dair. Şimdiye kadar öğrendiğim hislerim adına hiçbir şey nedensiz değildir. Mesela şaşırmaktan değil şaşmaktan korkarım, korkularımdan çözdüklerimle yola devam ederim. Avm'lerde terk edilmek korkumu yeni çözdüm; bu nasıl korku demeyin, valla korkutuyor. Çok derin çalışmalar yaptım, merak edenlerle paylaşırım.

Film "The Notebook". Şiddetli, imkansız, zorlu bir aşk, uzun bir birliktelik, çocuklar, torunlar... Aşk hiç bitmiyor, güçlüyse içinizde bir yerde bekliyor. Her gün beş dakika bile olsa sevdiği kadına aşklarını ve kendisini hatırlatmak için gün boyu kitap okuyan bir erkek (her gün ve hep aynı kitap), çünkü günün sonunda kadın hatırlıyor. Ağır bir demans kadının hastalığı, gittikçe hatırladığı anlar azalıyor. Artık seyredin dememe gerek yok, yok da ben neden korktum "UNUTTUM"



"NEVER LET GO" LÜTFEN DİNLEYİN
http://www.youtube.com/watch?v=9G4ZlwHssao&feature=player_detailpage

17 Temmuz 2012 Salı

MÜTTEKA VE MUİN




Siz hiç uzaktan ve dokunmadan sevmek nasıl bilir misiniz ?Sevmek dokunmaktır ,bu iki kelime bir kılişedir.Henüz bilmediğiniz ,birazdan anlayacağınız.O halde başlayabilirmiyim ,benimle bu hikayeye yürürmüsünüz,kayboldukları söylenen aşık'ların izinden gidelim.Buyrun lütfen ,



Birbirlerine hiç dokunmadılar,hiç yanyana gelip uzanmadılar bile,el ele tutuşmak mı ahh ne güzel olurdu .Bir dokunuş değil miydi ,kalpte takılı kalan ama olmadı.Olmadı hiç, başka eller değdi bedenlerine çok çok ama onlar bir kez bile dokunamadılar birbirlerine.Yazgıları böyleydi,yanyana duramadılar isteselerde.Ama kalpleriydi iç içe olan,sıradan olamıycak kadar güzel,dokunamayacak kadar ateş'tiler.Büyük olanı düşlüyor ve yol'unda sabırla gidene eşlik ediyorlardı.Büyük olan elbette ki "AŞK"dı.Onlar aşk'ın yanında aşk'a sıcak aşık'dılar.Ama dedim ya bir kez bile yanyana gelemediler.Biri hep önde olana arkaydı.Aşk düşürmüştü onları yola,aşk'ın yolunda ,yanında ,önündeydiler.Aşk için aşığa,yandaş oldu birisi ,diğeri alındaş.Akılları birbirlerinde , çok sevdiler.Hiç kavuşamadılar ,el ele tutuşmadılar hiç , birbirlerine değmedi bedenleri.Aşk'a yarenlikten yandı bedenleri,yolda olan yanıyordu .Sevgililerden biri hemen aşkın koltuğunun altına girdi,diğeri aşk'a dayadı kendini,öylece severek yandılar ,yanarak dokundular birbirlerine ancak.Önce iki arkadaş,haldaş ve sonra AŞK'la hemhal oldular.



Onların muradı böyle yanmakmıydı bilinmez ama bana bu satırları yazdırdılar.Şimdi sizden dileğim onları bulmanız,izlerine bakıp takip etmeniz.Kim olduklarından banane diyenler canınız sağolsun,bulanlar mutlaka benimle paylaşsın.Hepimiz beraber şaşıralım :-)

ADINI SEN KOY






Gel , can suyuma kat
Seni
Akalım beraber
Hayat'ta
Neyim yoksa ,tamamla
Beni
Eksik+ sen gel , tam
olalım
Yarı(i)m ben bekliyorum
Seni

13 Temmuz 2012 Cuma

SON 48 SAAT




Hepimiz kendimizi ilgiye değer hissederiz,kendimizce ilahi plan da yeri olan yaşamakla sorumlu varlıklarızdır.Yüksek sesle söylemesek bile,şımartılmak ,farkında olunmak isteriz.Ne yazık ki sözle söylemediğimiz hiç bir hiçbir şey bize gelmez.Bir dilek bir istek ancak dile gelirse vücut bulur.Ama biz hep,biz söylemeden anlayanlarla karşılaşmayı bekler dururuz. Burda şunu yazmak isterim .Daha çok beklersiniz.Ben dahil demek isterdim size moral olması açısından fakat son 48 saatte bu konuda baya bilgi edindim.Dünya yüzünde çok az insanın başına gelmiş ,anlaşılmak denen kutlu olay siz söze görev vermedikçe ,sanal alemde asılı kalır.İçinizden geçenleri kim bilebilir ki ancak aynı yolu paylaştığınız,gönül bağı veya teknoloji ile sürekli irtibat halinde olduğunuz ,ilgiyi ve bilgiyi asla esirgemediğiniz,(esirgemeyen) en önemlisi kalp kapılarını sonuna kadar açtığınızdır.Sizi ve aklınızdan geçenleri bilen.Kaç kişidir, kiminizdir.İnsan tanınmak ve bilinmek ister ,ilahi planın bir parçasıdır, en saf haliyle,yaradanın aynasıdır.Tanınmak ve bilinmek duygusunun altında olan ise koskoca bir SEVİLMEK'tir.Sevilmek ,sevilmek ve çok sevilmek isteriz.Bir kere bu hal baş gösterince dalga dalga yayılır bütün benliğine,görev ve sorumluluk duygularını üzerine örtmek istersin,baş etmeye çalışırsın.Korkarsın , çünki ya vermezlerse sana , yaradan için "zerre "olan , senin kalbini dolduracağı için insanlar tarafından zor verilir gibi gösterilen sevgiyi.Korkma; seslen ,mutlaka sesini duyacak birileri var.Bu dünya'ya yalnız kalmaya gelmedik.Tesadüfen doğmadık ,seçildik ve bedenlendik.Yolumuza çıkan her insan da aslında bizim için seçildi.Hadi kendimizi ve yolumuza çıkan her kimse kardeş,sevgili,dost kuzen,yeğen ,amca birbirimizi değerli kılalım.Sevgimizi paylaşalım ,birbirimize dokunalım ,sakınmayalım "zerre" olanı ,biraz ilgi herşey'in başlangıcı, bazen agresif tavırlar,anlaşılmaz olmak aslında ,hey ben burdayım seni seviyorum ve sevmeni bekliyorum'dur .Gerisi yüreğinizi açtıkça geliyor.Soru:Ben ne zamandır mı biliyorum ?Cevap:son 48 saat


R

11 Temmuz 2012 Çarşamba

HAKSIZLIĞI DA KOYDUM BAVULA




Neyim tam olmuştu ki benim
Ne sevdam,ne kendim
Yaşadım yaşamasına da
ANLADIM Kİ
Hiç bir şeyim tam olmamış benim
Ne sevdam ,ne kendim



Gitmek ister her insan bir yerden,bir kalpten bir zaman uzağa, bir duygu mesafesi de olsa ,tek başına biriktirdiği yalnızlıklarını koyup bavula.Haksızlıkları da koymalı götürmeli yüreğinin götürdüğü uzağa, gömmeli bir daha kimseye musallat olmasınlar.Bir biletim olmadı ki gideyim,gitmeye bilet gereklimi o da muamma.Bir yere giderken evet de,kalpten giderken anlar insan bileti çoktan kesilmiş.Öyleyse bavula da gerek yok,taşıyamazsın onca anıyı, ağır gelir. Açılınca bavul,rengarenk yaşanmışlıklar koyar sana ,sorarsın kendine niye diye.Gittiğin yer uzaktır ya,sınırı geçerken kötü anlar silinir ,sevda yüklü anlar kalır.Bavulu taşıdığına mı yanarsın ,açtığınamı ? Süzülür gözünden sen istemesen de yaşlar hani şarkıda diyor ya birisi sen ,birisi ben iki damla yaş süzüldü gözlerimden , bu şarkıların hepsi sana yazılmış,seni anlatıyor sanarsın anlarsın gitmişsin sen.













http://www.youtube.com/watch?v=cu7sugmAGew&feature=player_detailpage

6 Temmuz 2012 Cuma

AYDİ ANIM EVİNE FULYA ALASIN

Bütün kızlar toplandık,kime mi gittik ? Bir çiçek en narin en naif,mis kokulu,zarif yumuşak.Sevgiyle sulanmalı özenle bakılmalı,ederi;yüreğimizde ki derin yer,pahası ışıltısı.Candır,arkadaştır,melektir,kuzendir.Hayat'a meraklı,gülücük gülücük bakan,menekşeleriyle konuşan,renk çümbüş'ü evinde,cevizli- bademli sofralar hazırlayan ateş böceğidir o.Kendisi zamansız büyümüş,yaşı unutulmuş.Hiç gereği yokken, olgunluk liyakatı ile taltif edilmiş.Sevgi çiçeği,özgür çocuğun karısı,Ali'nin FİLLO'su ,Derin'in alası,doğurmadığı bir çok çocuğun "Annesi"dir .Konuşurken bile makamına uyduran,biraz sirtaki biraz roman döktüren,bize hiç çalmadığı, müzik aletini öğreten,bir örtmendir. Bütün kızlar toplandık.Sana geldik,senin doğmana VESİLE olan dekolte kadın,spor arabalı,yeşilli,pufidi kadın,gelinlerin efendisi,hayatına Dalca budak yapmış komşu kadın ve tabi ki okur-yazar bir kadın.Senin de yazdığın gibi güldük ,ağladık çokça yedik,birbirimize dualar ettik.Madem şarkı söyledik toplandık diye bir başka şarkı ile devam edelim.Tek taşımızı kendimiz almadık(bazılarımız)tek başımıza yalnız kalmadık, anladık,birbirmize her zamankinden fazla sarıldık.Anları kaydettik.Kıymetlim,bize biz gerek,bize başka ne gerek. Hocam'a not:Çok özür biraz serbest yazdım,zira yukarıda adı geçen nadide çiçek size biraz içerlemiş.Biraz bozuk imlanın samimiyetten olduğunu düşünüyor. Okuyucuma not:Bir çok takipçim olduğunu biliyorum bir de google+ ları olsa yorum yazabilecekler(böylece neden yorum yazamıyorsunuz anlaşıldı umarım)Adı geçen çiçek:FULYA,VESİLE-dekolte,teyzoşum (altın kızlardan),spor arabalı teyzoşum Nurhan oda altın,Dalca o kendini biliyor ama yinede yazayım kuzen Fulya'nın canı,yukarda adı geçmedi kendisi yoktu. Çağla'ya da selam üzülmesin onu seviyoruz.:-)ve diğerlerini.

27 Haziran 2012 Çarşamba

ÖZGÜR,HAFİF VE İNSAN

Gün bitti,eve geldim.Arkadaşlarımla akşam çıkacağız ama önce kediş'imle biraz şekerliyeceğiz.Başım çok ağrıdı son iki gün,baş nedensiz ağrımaz ,sen bilmezsin bedenin bilir.Kafanın arkasına attığın düşünceleri,beden değerlendirir.Bazen 16/11 olur,bazen çarptırır fazla mesai ile kalbi,yakar enseyi.Saklarsın kendinden her zaman yaptığın gibi yok olmadı bir şey bak ,kuzgun'um , kızım var dersin. Bir telefon gelir annen'den,seyrettiğin film' den koparsın,üşüşür kafana lazım değil düşünceler,tutar yakandan sıkar şakağına. Sen ağrıdan dersin,kalbin;yok ya der.Yemez , kaçın kurasıdır o,sen bilmezsin bilir o cezaları.Hayır ya haksızlık bu ,olmaz bu kadar da deyip kalksan ,kör'müsün oldu işte , yine kaldın kenarda der oturursun.Yaşın gelir akmak ister şimdi olmaz kuzgun'um var dersin.İki gün geçer itiraf edersin , başaramadım yine,düşünmemeyi dersin.Aklı evvel ,gözlerini gözlerine geçirir,sen sevilmek istiyorsun ,bakalım onlar sevmeyi biliyor mu ? Deniz de güneş batar.Yatak iyi gelmez,kuzgun'um gece uyumaz ,ağrıyan yüreğime vücudunu bastırır.Ben ağrıyan başı boynuna gömerim.Neyse ki denizde batan güneş,doğmayı unutmaz. Kuzgun'um la işe değil kahvaltıya gideriz.Ben konuşurum,o ağzıma acıbadem kurabiyesi koyar.Tatlılaşır birden sözcükler.Gün başlar,aklıma isimler gelir.Adı allah'ın güzel esma'ların dan olan arkadaşın , yapma kendine bunu,niye önemsiyorsun bu kadar ,neyi kapatmaya çalışıyorsun der.Çocukluğuna gidersin,elini tutar,yüreği güzel ,kendi aliyy insan ,rahatlatır seni,sonsuz ol, seviyorum seni dersin. Gün bitti eve geldim.Kediş'imle şekerledim,hazırım. Çıkmadan ,minnet ve dualarım onlara,hepinizi seviyorum yazdım.Özgür ,hafif ve insan'ı yanıma aldım ve çıktım.

25 Haziran 2012 Pazartesi

SEN AĞLADIĞINDA ,ONUN GÖZÜNDEN GELMELİ YAŞ

Bu söz ,içime işlemişti o gün nasıl güzel bir anlatım.Can Dündar kelimelerin efendisi,ben de hemen arkadaşımla paylaştım.Çok yeni tanışıyoruz,ama tanıyoruz birbirimizi çok eskiden.İlahi planda yan yana konmuşuz,birbirimizin hayatına şöyle bir dokunmuşuz.Hani bazen olur ya bir şey isteriz hemen olursa kıymeti olmaz unuturuz.İşte şimdi anlıyorum ki bu arkadaşlığı yürütebilmek için yüreğimizi büyütmemiz gerekiyormuş.Hala bir acaba var belki bir yerlerde içimizde ,yinede adımları korkmadan atmaya çalışıyoruz.Pamuklara sardım,aman örselenmesin,yazıya döktüm unutulmasın,sabır ve emeği çağırdım beraber çalıştık.Bu kez buldum arkadaş bırakmam dedim.Tam benim kalemim derim,bana uygun olan şeyler için kuzgun'um güler.Daha dün kuzgun'uma ,arkadaşımla çok eğleniyoruz,geziyoruz,okuyoruz,paylaşıyoruz daha ne olsun dedim.En çok kuzgun'um seviniyor bu duruma,neden mi?(anlarsınız)Çok şiddetli zamanlardan geçtik,ben yazdım o dinledi,o yazdı ben öğrendim,en sabırlı öğretmen'im oldu benim,kırmadı beni,kırarım diye korktu sadece ,bana kitaplar gönderdi,ben bir kitaplık yaptım.Küçük ama önemli ritüel'ler edindik,birimiz unutunca,diğerimiz hatırlattık.Ben bir şey yazdım o anlamadı,bazen şarkı sözü yazdım,o kimin olduğunu yazdı.Yanyana gelince uzun uzun sustuk,uzakta kısa kısa ama çok konuştuk.Bir yolda olduğumuza inandık,içimizdeki saklıları çıkartık,eteğimizdeki taşları dökmeye çalıştık,hala çalışıyoruz.Arkadaş aynadır iyi bakarsan,kendini görürsün,senin yapamadığını yapar ben yaptım sanırsın,bütün fenalıklar kaybolur,düşünceli bulutlar aralanır,İNSAN-I KAMİL çıkar, başardım der:-)Arkadaşım,nedenlerini,söylemesen de senin için önemli olan bir şeyi başardın,emeğine gönlüne sağlık,iYİ Kİ VARSIN

20 Haziran 2012 Çarşamba

Ben Kör müydüm, Yoksa Sen Değiştin mi?

Önce bir acı hissettim, soluğum kesildi, her yanıma cam parçaları battı. Baktım kan göremedim. Acıdan derin bir sessizlik geldi, belleğimden hatıralar son kez beni kanırtarak kaydı gitti. Kaskatı kaldım, kımıldayamadım. Ağzımı açtım dökülmedi kelimeler. Hiçbir şey göremedim zira kördüm ben. Körlük benim kalkanım idi ama koruyamadı bu sefer bu acıdan. İçime çektim acıyı teslim olmadan, sonra boynum bükük kabul ettim. Ah, o son nefes ne de rahatlatmıştı beni, hepimizi. Sonra karlar yağdı; herkes toplanmıştı. Kocaman çamlara düşerken kar, kazılmış bir toprak; soğuk, çok soğuk...

Hepimizi gömdük biz oraya. Toprağa verdik tanımadık akrabalıkları. Sevgiyle kucaklaşmayan bedenleri, elleri de koyduk; uzananı da tutulmayanı da, yan yana. Gözler çok suçluydu, bir kere bile bakmamışlardı sevgi ile. Kuşandığımız ne varsa hepsini çıkarıp verdik toprağa. Gömdük, gömdük, gömdük... Utanmadık çıplaklığımızdan yürürken birbirimize, karlı bir ocak günü. Bu kez söylenmemiş temiz, sevgi dolu sözlerden mesajlar giyeceğiz. Burada ve beraber olmayı kucaklayacağız. Birbirimizi çoğaltıp büyüteceğiz. Okuduğumuz bir yazarın* kitap kahramanları gibi olacağız belki. Belki aramızdan biri bizi yazacak. Hepimiz birbirimize aynı soruyu soracağız; ben kör müydüm, yoksa sen çok mu değiştin? 


*Kristin Hannah

17 Haziran 2012 Pazar

YOLA ÇIKTIM,YÜRÜYORUM

Yol uzun şartlar çetin,bize müsade, TAYFUN TALİPOĞLU "Bam Teli" adlı programı bitirirken söylüyordu bu sözleri,en güzel programlardan biriydi benim için.Memleketimden insan manzaraları klişesini dilimize kendisi hediye etmiştir. Gidilen yollar hep değişiyor,bilmediği yerleri keşfediyor,insanlarla ve daha çok çocuklarla hemhal oluyordu.Uzaktan bakınca bir gezi programı yapıyordu birçokları ve benim için, şimdi 45 yaştan baktığımda Tayfun Talipoğlu kendine yürüyordu.Büyük defterde yazılan kendini çok az hatırlıyordu insan ,bir kez yola çıktığında kendine doğru, uzun ve çetin yollarda buluyordu,kendi gerçeğini.Bir kere yola çıktık mı,zaman zaman yoruldum yeter desekte,yakamızı bırakmaz hayat,tamamına erdirmeden hikayeyi,biz başlığını unutsakta.Yolculukta sağlam bir rehber edinenler fizik olarak yorulsalarda kolaydır yol, emin ellerde devam ederler yollarına teslimiyet ve tevazuyla.Kılavuzu kendi aklı olan,yollara girer, yolları dener,kimi zaman yolsuz kalır ama tüketmez umudunu çünkü varacağı yer değildir önemli olan kendi MİRAC'ına(kutlu olsun) giden bu kutlu yoldur aslolan.Ömründe bir kere bulacak belki insan,bulmanın sevincini değil, olmanın tevazusunu yaşayacak.Bu aralar çok dinlediğim Sezen Aksu  şunları söylüyor,

Yola çıkmalı,yola çıkmalı hemen

Ne isem ne kadar ,isem anladım kabullendim gitti
Hani yetebilseydim değiştirirdim vitrini
Azıcıkmışım  anladım görüp , hissettikçe
Suyun , ağacın,  toprağın bilgeliğini

Yola çıkmalı, yola çıkmalı hemen,  hemen
Başka yol hikayelerinde buluşmak üzere,bana müsade.

14 Haziran 2012 Perşembe

                                         KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR

Kaybettim,3 gün oldu.Ne olduğunu anlamıyor insan önce bir kal geliyor,bakışlardan mana gidiyor,nasıl yani bakışı yerleşiyor, en yakınındakini suçlamak istiyorsun,bir avaz ,masaya yumruk vs.içindeki kaybetmişlik duygusunu yenmek için.Ben hiç birini yapamadım derin bir nefes aldım,üzülmenin mantığının neye dayandığını çözümlemeye çalıştım.İnsan elinden kayıp giden bir şey için bir yoksunluk hissediyor önce,olsaydı şimdi diyor,olmadığında artık yapılacak bir şey kalmıyor.Hepsi hayıf listesine ekleniyor.Hayıf'lar, ilk zamanlarda sürekli hatırlanıyor sonra onlarda siliniyor.Tüm bunları bildiğimden, kaybetmemek için  yazarak hatırlamayı seçtim.Sözler ve hatıralar kaybolur,yazı kalır dedim.Dedim büyük konuşmuşum,3 gün önce blog bölgesinde özene bezene yazdığım yazımı kaybettim.Blog boşluğunda başı boş dolanmakta,hükümsüzdür.Annanem,gece yapılan iş'den hayır gelmez,Atom karınca(babam)sabah ola hayrola derdi.Büyük sözlerini de yazmak lazım.Ben yazımı gecenin bir vakti yazdım,ilham meselesi tabi,yolladım ,baktım çok güzel oldu, içime sindi.Artık iç huzuru ile yatabilirim Fakat yazılanlar kalıyor ya,arkadaşın biri yazı karakterini değiştir,okunmuyor yazdı.Boş bulundum ,gözlüksüz bir anında her işten anlayan kuzgun'uma başvurdum.Gerçekten anlıyor, teknik adam sonuçta,tabi okuyabilirse.Sonunda tahmin ettiğiniz gibi,yazı karakterini düzeltirken yazım'ı sildi.Ben ne'mi yaptım,yukarıda yazdım ya unutuyorsanız sizde yazın.Yazılar silinmez diyen,teknik kocanıza güvenin,ama gözlükleri takılıyken.:-)

10 Haziran 2012 Pazar

MERAK ETTİM, DENEDİM VE BAŞARDIM.

Benim için de meraklı denebilir, denedi denilebilir. Başardı, ee onu ben demeyeyim bir zahmet siz başardığım bir şey bulun artık. Bugün akşam üzeri bitirdim kitabı; içim acıyarak, ağlayarak, kimi zaman gülerek. Afrika'da yakın bir tarih anlatılıyor, çaresizliğin ve açlığın yaratıcı beyinleri nasıl harekete geçirdiğini. Allah isterse ve insan  inanırsa neler olur, en yalın haliyle anlatılmış. Birçok gelenek bize benziyor, hiç yabancılık çekmiyorsunuz okurken. Bazı bölümlerde çok uzatmış yazar, dedim fakat sonunda anladım, dünyasına çağırıyor güçlü bir şekilde çocuk yazar. Herkes okusun ve çocuklarınıza okutun yazıyor kapakta. Martı Yayınları-Rüzgarı Dizginleyen Çocuk-William Kamkuvamba, merak ettim, denedim ve başardım diyor. Benim buradan kendime çıkardığım; merak etmeye ve denemeye devam. Başarı gelse de olur kaçsa da, beni hep yolda olmak ilgilendiriyor. Kitap'lar çoğu zaman sorulara cevaptır benim hayatımda ve bir kez daha aldım cevabı: Aman benden geçti yok, uzanan eli her daim tutmak, bakan gözlere güven vermek, sevmekten vazgeçmemek. Tamam daha fazla detaya girmiyorum artık okumaktan başka çareniz kalmadı, bendekini alırsınız derim fakat önce hoca'ya gidecek çabuk gelir. Buradan çalışkan velilere selam olsun, siz onlarca ders aldırsanız, dershane, okul dolaştırsanız bile olacak olanı değiştiremezsiniz. Kasmayın derim, okuyunca daha iyi anlayacaksınız. Burada biz yaratıcı düşünceyi desteklemek için ne yapabiliriz diye düşünüyorum, düşünüyorum öyleyse varım'a bağlıyorum. Bulunca "fikrim geldi" bölümüne yazarım. Kesmek zorundayım editörüm -aklı evvel kişilik- bekliyor, hataları düzeltecek. Hey ben buradayım sıkkın kişi, yalnız değilsin, hadi uzat elini, merak ettiklerimizi  sormaktan çekinmeyelim ve deneyelim korkmadan, ertelemeden...
 








LÜKS YAŞIYORUM, ÇÜNKÜ ZENGİNİM...

Ben bu gün lüks yaşamdan bahsedecektim hocama, araya ay, venüs, yeni ipad bir de benim alıngan ve sinirli günlerim girince blog yazıp içimi boşaltayım, dedim. Çünkü yazmadan duramıyorum; her yere yazıyorum, bir çok deftere, küçük not kağıtlarına, kitaplara, twitter'a, -yeni yeni- facebook'a ve viber'a (daha çok hocam'a)...



Dün gece aklıma geldi; lüks nedir, herkesin lüks algısı kendine göre midir, diye düşündüm. Gün içinde yaşadıklarımı düşününce süper lüks bir hayatım olduğunu fark ettim. Şu anda gitmekten zevk aldığm bir işim, bana çok bile gelen maaşım, aklı evvel bir kızım ve her şeyden anlayan kuzgunum. Hocamla aramızda geçen bahçeli ev mavrasını düşününce hep bir şeyleri beklerken başka şeyleri ıskaladığımız geldi aklıma. Mesela bahçeli ev için "emekli olunca inşallah" meselesini bırakıp elimizde olan balkonumuzu yeşillendirip göz zevkimizi engellemeyelim dedim ve kuzgunumla çiçekçiye gittik. Yol kenarında yan yana duran üç çiçekçi, ("Adil" bir babadan öğrendiğimiz bir şeyi yaptık), üçünden de güzel çiçekler seçip aldık, çiçekçideki kedişi besledik. Çiçekci amcayı biraz kırmızı görüp çantadan aspirin c verdik. Çiçeklerle  eve dönerken gökkuşağı -bazıları ebem kuşağı da der-, bizi selamladı her renkte, gönlümüzü aldı. Bu gün için aferin, dedi. Evde (ev demek doğru olmaz, üç odaaa birrr salooon, resmen malikhaneee) kuzgunum kendi spesyalitesi olan (galiba bu kelime yanlış oldu, hocam kusura bakmasın artık) özel soslu desek olur, makarnayı yaptı. Ben bahçeme çiçekler ektim, giysi dolabımın bu yaz koleksiyonunu çıkardım, yerleştirdim. Mis gibi kokan çamaşırlar astım, kedimi göbeğime yatırdım, kuzgunumun yaptığı koca kahveyi içtim. Altın kızlarla haberleştim, sevgi sözcükleri gönderdiler. Sakladım yarın birine harcarım diye. Bahçeme baktım, çok güzel oldu, kuzgunum resimlerini çekti. Aklı evvel de yine yazmaya başlıyor. O bir rp'ci. (yanlış yazdıysam kızar şimdi). Gecenin bir vakti gök kuşağı resmi paylaştım, viberladım. Bu saatte yazarak konuşuyor olmak müthiş bir özgürlük duygusu yarattı. Yatmadan rabbime hamd ettim, anlardan oluştuğunu bildiğim koca günü doldurup bana sunduğu için. 


Zengin olduğuma karar verdim, olmasaydım bu lüksü nasıl sağlardım?