21 Mayıs 2013 Salı

Rumuz Neşeli:)






Güzeldi çimenler, taze,yeşil
Üzerinde uzanıyor olmamız
Çok daha güzeldi
Çocuklar gibiydik,ikisi erkek bir kız
Uzanmıştık,yeşilden hayallere dalmıştık
Burnumuzda denizin kokusu
Kısacık bir zamandı unuttuk kendimizi
Yeşilin koynuna bıraktık ne varsa
Satırlara, denize,koca çınarın altına gizledik
Uykumuz geldi.Uyumadık kaçırmayalım diye anları
Sevgi sıcaktı biraz yandık,biz o gün
Neşeli çocuklardık

3 Mayıs 2013 Cuma

Dört Kısa Gün




Kalkıp gelmiştim sana nereden geldiğimi, neden geldiğimi bilmeden. Islak bir kedi yavrusu gibi kapında beklemiştim. Yağmur yağdığını hatırlıyorum nedense, iyi ki "ne işin var senin burada?" demedin. Hiçbir şey söylemeden kapıyı açtın ya sonuna kadar, sonradan bilecektim kalbinin kapısıydı açılan. Bende olmayan aklım sana getirmişti beni sadece ayaklarıma hükmederek. Sonra çok düşündüm, alışık değildim oysa ki sana gelmeye; hep sana gelirmişim gibi tanıdık aldın beni içeri ve ben çok az geldiğim bu evde banyonun yolunu tuttum. Duşun suyu yağmurda ıslanmadan kalabilmiş her yerimi ıslatsın istedim. Su akarken kendime yalan söyledim. Ağlamıyordum, sen beni gidecek bir yeri olmayan ıslak bir kedi gibi bulduğunda da ağlamıyordum. Yağmurdan ıslanmıştım. Küvete oturdum, sular tepemden aktı; ben öylece oturdum, oturdum; sular aktı, ben sulara baktım. Adımı duydum sanki, suyu aralayıp kulağıma geldi. İnsan adını unutmuyormuş, unutmak istediklerimin arasından kendini kurtarmış belki, sıyrılmış kaçmış aradan adım. Bakındım, bir bornoz buldum. Banyodan çıkınca göz göze geldik. Kim bilir sen "o bornoz benim!" diyordun. Ben sana "beni sakla!" dedim. Perdeleri çekilmemişti odanın, "burası çok aydınlık," dedim. Gözlerimi açtığımda bordo perdelerin arasından ışık sızıyordu. Sessizliğin sesini duydum. Huzur da yanı başımdaydı. Uyurken başımda durmuş beni kara kabuslara vermemiş. Doğruldum, yataktan sarkıttım ayaklarımı, terliklerimi aradım. Terliklerim yoktu! Demek sana gelmiştim. Kapıda seni gördüm. Uyuyabilmiş miydim, onca yoldan, onca yıldan sonra; sana geldim. Şimdi, sen soracaktın, ben bilmiyordum. Ama sen sormadın, sanki bekliyordun beni; benim bile bilmediğimi biliyordun. Beraber çay içtik. Gitmen gerekiyormuş. İyi ya git! Salon camından baktım.
Otopark görünmüyordu. Ben yine de baktım. Gidenin arkasından bakardım ben, eski alışkanlık, sağ elimle düşüncelere git işareti yaptım. Salon camından yemyeşil bir bahçe görünüyordu. Güneşte yükselmeye başlamıştı. Bütün evi gezdim. Yıllara ait izler aradım. Bomboştu ev sanki, ne sanıyordum yani, her yerde beni unutmadığını gösterecek izler mi olmalıydı? Hakkım yoktu, biliyorum. Ama yine de benden bir şey olsun isterdim. Aslında evde her şey vardı. Bir ben yoktum. Balkona çıktım. Yıkamak lazımdı balkonu, tozdan taşları seçilmiyordu. Yıkadım balkonu, kirleri akıp gitti. Güneş hemen kuruttu yaşları. Benim yaşlarım da dün gece karanlıkta akıp gitti, bir daha gören olmadı. Geldiğinde kapıyı ben açtım sana, "sadece dört gün," dedim. Ömrümün en kısa aynı zamanda en değerli milyon tane anlarının olduğu dört gün, sana borçlu olduğum yıllar için benim yüzümdem mutlu olamadığın yılların için, başkalarında beni aradığın yıllar için, beni affet. Nereden mi öğrendim bütün bunları? Tabii ki, hakkın var bilmeye...




Şimdi çok uzak bir hatıra gibi
O yaşadığımız
Boynumda bilmece gibi bir düğüm

Dört kısa günden bana
Bir garip sızı kaldı
Bir de deli özlemin

Ben senin gözlerinin
Yalan dolan bakışlarını bile sevdim
Ben sana bir annenin
Evladına duyduğu hisleri besledim
Ben senin bal gözlerinde
Dört kısa günde bilsen neler neler gördüm
Sahte ile gerçeğin karmaşasını
Yine de, sevgini özledim

Özledim ellerini, gözlerini
Ve yanık kokunu özledim

İnsan böyle bir duyguyu yaşarken
Gerçek yaşamla tüm bağlantıları
Kopmuşçasına ayakları yerden kesiliveriyor
Hoş bir zaman bu bağlantısızlık da
Yaşam kadar gerçek ve doğal
Biliyor musun?
Belki iyi oldu ama biz yere erken indik
Şimdi yarım yaşanmış o şey
Boynumda düğüm

SEZEN AKSU


http://www.youtube.com/watch?v=ZKYXUbyQvoM