15 Ağustos 2012 Çarşamba

100 gün




Bu gün özgürlüğümüzün ilk 100'ü,sadece sen sevdiğim,ben sevdiğin.Gözlerinde bir kabul yüzünde bir gülümseme, huzurlu hafif.Çok oldu yola çıkalı beraber,varmanın tadını önemsemeden,birbirimize tutunarak yürüyüşümüzün ödülü 100 gün.Sadece ikimiz ;başka bir ev,başka bir yatak,yeni bir başlangıç,her şey yeni,sadece sen ve ben tanıdık.Aynı değiliz artık, şüphesiz 100 gün sonra nasıl olacağımızı kestirmek de zor.Sensiz uyandığım gün olmayacak ya olsun.Yalnız yattığım günlere inat 100 gün beraberiz. Gözlerimin içine daha çok bak bundan böyle, umudumuz gözbebeğimden gitmesin.Ben söz verdim kendime daha çok tutacağım elini,her defasında ilk tutuyormuşum gibi, seni kendime katıp sevgiyle şımararak, tekrar yoğrulacağım.Bize verilen bu şansı, 100 günü, şiirler ,yazılar ve en çok da sevgi sözcükleri ile kutsayacağım.Başka bir sen bulacağım,bir yerlerden aşina.Bu kez ikimizde yürekli ve cesur olacağız, söylenmeyeni söyleyeceğiz birbirimize ertelemeden.Sen şiir ezberlemeyi deneyeceksin belki; Cemal Süreyya'dan, Özdemir Asaf'tan Mutfakta sana tarhana karıştırırken kulağıma "SEN BANA BAKMA BEN SENİN BAKTIĞIN YERDE OLURUM"diyeceksin.Ben sana sırtımı yaslayıp gözlerimi kapayacağım.
Çorbayı taşırdığım için ilk küçük kavgamızı yapacağız.Ben gönlünü almak için hiç yazılmamış yeni kelimeler bulup onlardan cümle yapacağım.Geceleri artık seninde sevdiğin kaşıksırtı yatacağız.Sabahları bilmediğimiz bir sokağa bakan camın önünde kahvelerimizi içeçeğiz,vakitli vakitsiz şekerlemeler yapacağız.Sırf ben kemik iliği nakli oldum diye,mikrop kapmamam için 100 gün tecrit edildiğimizi sananlar, yanıldıklarını belki bu satırları okuyunca anlayacaklar.En güzel,en özgür ve biz olduğumuz ilk 100 günümüz olduğunu.

NOT:100 gün için çoçuklarının başka bir ev tuttuğu gözlerinde ki pırıltılarını kaybetmemiş ,hayat'a koşan çiftin, düşündürdükleri.Bir ödül almış gibiydiler sevinerek anlattılar 100 gün başka yerde yaşayacaklarını.

7 Ağustos 2012 Salı

Azı Gitmiş,Çoğu Kere



Sen benim içimdeki çocuk
Yalnızlığımın ortağı
Oyun arkadaşım
İç dünyamın gölgesi


Hayallerimden rota çizdiğim
Heyecanlarımın kaptanı
Eksiğimin tamamı
Akıl bahçemin zengini


Camına yürek taşı attığım
Bazen korkup kaçtığım
Gelmesen de sen, bir kere bile
Ben orda olacağım, azı gitmiş çoğu kere


3 Ağustos 2012 Cuma

AMAN EFE'M, BENİ UNUTTUN SANMIŞTIM





Nasıl da sevindim beni bulduğuna çocukluğum, nasıl da çabaladım durdum, beni bul diye, çok bekledim yıllar yollar geçti, buldun beni, bırakma tut elimi. Neden ayrı düştük ki seninle, oysa hayallerimiz birbirinin ortağıydı, biz birbirimizin hiç söze dökmediğimiz kıymetlisiydik. Nasılda kır düşmüş çocukluğuma, ne çabuk yitirdik heyecanlarımızı, hani kendi dağımıza ev yapacaktık, orada durup bulutlara şiir yazacaktık belki, farkında olmadan o gün bugün biriktiriyorum içine kaçmış dediğin kelimeleri. İstesen de beni bulabilir misin çocukluğum, bak büyüdüm ben, hala her gelişinde beni almadan giden çocukluğumun uçağını bile bile kaçırdım diyorum soranlara, gerçekmiş gibi, gerçek olan şeyler de vardı. Güneşin batışı mesela, Şemsipaşa belki tanır bizi, görmemiş gibi güneş batıran çocuklar der kim bilir, belki de güneş hatırlar bizi, ben her gün batıyorum, ilk defa batıyormuşum gibi bakan çocuklar vardı, bunlar onlar değil mi der, biz birbirimize sorarız, sahi onlar mıyız?

Hastalanınca bir his, o gelir beni bulur sevdiğim çikolatalardan getirir dedirtir, bu sefer kıymam ona hepsini severim, derim. Çoçukluğum, hala hızlı içiyorum sahlebi dudaklarıma yapışıyor kaymağı, yakıyor kalbimi. Hala eski evleri restore etmek istiyorum, ajandama önemli günleri işaretlerken kendime de sana yazdığım notlardan yazıyorum, çocukluğum ajandası işaretlenmeyince unuttu beni, sen unutma diyorum. Geçenler de sevdiğim kıymetli arkadaşlarımdan biri olan kitap kurdu'na 'hadi yap' notları yazdım, notlar bitince o da unutur mu beni çocukluğum. Her şeyi itiraf ettim ben, enginar sevmezdi, ben seviyor dedim diye mecburen yiyordu dedim, ütü bilmediğim için çift dikiş yaptığım pantolonları da söyledim, kayak yaparken seni babam zannettiklerini, sırf kız arkadaşın yaptı diye yemediğim mısırları, orucum diye bana tarhana kaynatmanı, çocukluğum bak her şeyi, yazdım ve hala saklıyorum çocukluğumun yanık efe resmini, iyi ki buldun beni.




2 Ağustos 2012 Perşembe

YİNE YENİDEN






Uzun uzun susalım yanyanayken
Sonra sayfalarca konuşalım
Bozulmasın bu sihir,
Korkutmasın bizi gerçekler

Biraz acıycaz yaramıza tuz basınca
Avaz avaz güleceğiz
Yaş dolu gözlerimiz
HAYIR,

Diyeceğiz eskiden kalma bir hisle
Sonra haklısın mahcubiyeti yerleşecek
Gözlerimize

Yanyana uzanıp bir ağaç gölgesinde
Göğsümüzde kitaplar
Susarak bağıracağız
Kimseler duymayacak

Birbirine ayna olan gözlerimiz birleşecek
Sessizce kendimize,bize yürüyeceğiz.
Uzun uzun susalım yanyanayken
Sonra yine yeniden sayfalarca konuşalım