27 Haziran 2012 Çarşamba

ÖZGÜR,HAFİF VE İNSAN

Gün bitti,eve geldim.Arkadaşlarımla akşam çıkacağız ama önce kediş'imle biraz şekerliyeceğiz.Başım çok ağrıdı son iki gün,baş nedensiz ağrımaz ,sen bilmezsin bedenin bilir.Kafanın arkasına attığın düşünceleri,beden değerlendirir.Bazen 16/11 olur,bazen çarptırır fazla mesai ile kalbi,yakar enseyi.Saklarsın kendinden her zaman yaptığın gibi yok olmadı bir şey bak ,kuzgun'um , kızım var dersin. Bir telefon gelir annen'den,seyrettiğin film' den koparsın,üşüşür kafana lazım değil düşünceler,tutar yakandan sıkar şakağına. Sen ağrıdan dersin,kalbin;yok ya der.Yemez , kaçın kurasıdır o,sen bilmezsin bilir o cezaları.Hayır ya haksızlık bu ,olmaz bu kadar da deyip kalksan ,kör'müsün oldu işte , yine kaldın kenarda der oturursun.Yaşın gelir akmak ister şimdi olmaz kuzgun'um var dersin.İki gün geçer itiraf edersin , başaramadım yine,düşünmemeyi dersin.Aklı evvel ,gözlerini gözlerine geçirir,sen sevilmek istiyorsun ,bakalım onlar sevmeyi biliyor mu ? Deniz de güneş batar.Yatak iyi gelmez,kuzgun'um gece uyumaz ,ağrıyan yüreğime vücudunu bastırır.Ben ağrıyan başı boynuna gömerim.Neyse ki denizde batan güneş,doğmayı unutmaz. Kuzgun'um la işe değil kahvaltıya gideriz.Ben konuşurum,o ağzıma acıbadem kurabiyesi koyar.Tatlılaşır birden sözcükler.Gün başlar,aklıma isimler gelir.Adı allah'ın güzel esma'ların dan olan arkadaşın , yapma kendine bunu,niye önemsiyorsun bu kadar ,neyi kapatmaya çalışıyorsun der.Çocukluğuna gidersin,elini tutar,yüreği güzel ,kendi aliyy insan ,rahatlatır seni,sonsuz ol, seviyorum seni dersin. Gün bitti eve geldim.Kediş'imle şekerledim,hazırım. Çıkmadan ,minnet ve dualarım onlara,hepinizi seviyorum yazdım.Özgür ,hafif ve insan'ı yanıma aldım ve çıktım.

25 Haziran 2012 Pazartesi

SEN AĞLADIĞINDA ,ONUN GÖZÜNDEN GELMELİ YAŞ

Bu söz ,içime işlemişti o gün nasıl güzel bir anlatım.Can Dündar kelimelerin efendisi,ben de hemen arkadaşımla paylaştım.Çok yeni tanışıyoruz,ama tanıyoruz birbirimizi çok eskiden.İlahi planda yan yana konmuşuz,birbirimizin hayatına şöyle bir dokunmuşuz.Hani bazen olur ya bir şey isteriz hemen olursa kıymeti olmaz unuturuz.İşte şimdi anlıyorum ki bu arkadaşlığı yürütebilmek için yüreğimizi büyütmemiz gerekiyormuş.Hala bir acaba var belki bir yerlerde içimizde ,yinede adımları korkmadan atmaya çalışıyoruz.Pamuklara sardım,aman örselenmesin,yazıya döktüm unutulmasın,sabır ve emeği çağırdım beraber çalıştık.Bu kez buldum arkadaş bırakmam dedim.Tam benim kalemim derim,bana uygun olan şeyler için kuzgun'um güler.Daha dün kuzgun'uma ,arkadaşımla çok eğleniyoruz,geziyoruz,okuyoruz,paylaşıyoruz daha ne olsun dedim.En çok kuzgun'um seviniyor bu duruma,neden mi?(anlarsınız)Çok şiddetli zamanlardan geçtik,ben yazdım o dinledi,o yazdı ben öğrendim,en sabırlı öğretmen'im oldu benim,kırmadı beni,kırarım diye korktu sadece ,bana kitaplar gönderdi,ben bir kitaplık yaptım.Küçük ama önemli ritüel'ler edindik,birimiz unutunca,diğerimiz hatırlattık.Ben bir şey yazdım o anlamadı,bazen şarkı sözü yazdım,o kimin olduğunu yazdı.Yanyana gelince uzun uzun sustuk,uzakta kısa kısa ama çok konuştuk.Bir yolda olduğumuza inandık,içimizdeki saklıları çıkartık,eteğimizdeki taşları dökmeye çalıştık,hala çalışıyoruz.Arkadaş aynadır iyi bakarsan,kendini görürsün,senin yapamadığını yapar ben yaptım sanırsın,bütün fenalıklar kaybolur,düşünceli bulutlar aralanır,İNSAN-I KAMİL çıkar, başardım der:-)Arkadaşım,nedenlerini,söylemesen de senin için önemli olan bir şeyi başardın,emeğine gönlüne sağlık,iYİ Kİ VARSIN

20 Haziran 2012 Çarşamba

Ben Kör müydüm, Yoksa Sen Değiştin mi?

Önce bir acı hissettim, soluğum kesildi, her yanıma cam parçaları battı. Baktım kan göremedim. Acıdan derin bir sessizlik geldi, belleğimden hatıralar son kez beni kanırtarak kaydı gitti. Kaskatı kaldım, kımıldayamadım. Ağzımı açtım dökülmedi kelimeler. Hiçbir şey göremedim zira kördüm ben. Körlük benim kalkanım idi ama koruyamadı bu sefer bu acıdan. İçime çektim acıyı teslim olmadan, sonra boynum bükük kabul ettim. Ah, o son nefes ne de rahatlatmıştı beni, hepimizi. Sonra karlar yağdı; herkes toplanmıştı. Kocaman çamlara düşerken kar, kazılmış bir toprak; soğuk, çok soğuk...

Hepimizi gömdük biz oraya. Toprağa verdik tanımadık akrabalıkları. Sevgiyle kucaklaşmayan bedenleri, elleri de koyduk; uzananı da tutulmayanı da, yan yana. Gözler çok suçluydu, bir kere bile bakmamışlardı sevgi ile. Kuşandığımız ne varsa hepsini çıkarıp verdik toprağa. Gömdük, gömdük, gömdük... Utanmadık çıplaklığımızdan yürürken birbirimize, karlı bir ocak günü. Bu kez söylenmemiş temiz, sevgi dolu sözlerden mesajlar giyeceğiz. Burada ve beraber olmayı kucaklayacağız. Birbirimizi çoğaltıp büyüteceğiz. Okuduğumuz bir yazarın* kitap kahramanları gibi olacağız belki. Belki aramızdan biri bizi yazacak. Hepimiz birbirimize aynı soruyu soracağız; ben kör müydüm, yoksa sen çok mu değiştin? 


*Kristin Hannah

17 Haziran 2012 Pazar

YOLA ÇIKTIM,YÜRÜYORUM

Yol uzun şartlar çetin,bize müsade, TAYFUN TALİPOĞLU "Bam Teli" adlı programı bitirirken söylüyordu bu sözleri,en güzel programlardan biriydi benim için.Memleketimden insan manzaraları klişesini dilimize kendisi hediye etmiştir. Gidilen yollar hep değişiyor,bilmediği yerleri keşfediyor,insanlarla ve daha çok çocuklarla hemhal oluyordu.Uzaktan bakınca bir gezi programı yapıyordu birçokları ve benim için, şimdi 45 yaştan baktığımda Tayfun Talipoğlu kendine yürüyordu.Büyük defterde yazılan kendini çok az hatırlıyordu insan ,bir kez yola çıktığında kendine doğru, uzun ve çetin yollarda buluyordu,kendi gerçeğini.Bir kere yola çıktık mı,zaman zaman yoruldum yeter desekte,yakamızı bırakmaz hayat,tamamına erdirmeden hikayeyi,biz başlığını unutsakta.Yolculukta sağlam bir rehber edinenler fizik olarak yorulsalarda kolaydır yol, emin ellerde devam ederler yollarına teslimiyet ve tevazuyla.Kılavuzu kendi aklı olan,yollara girer, yolları dener,kimi zaman yolsuz kalır ama tüketmez umudunu çünkü varacağı yer değildir önemli olan kendi MİRAC'ına(kutlu olsun) giden bu kutlu yoldur aslolan.Ömründe bir kere bulacak belki insan,bulmanın sevincini değil, olmanın tevazusunu yaşayacak.Bu aralar çok dinlediğim Sezen Aksu  şunları söylüyor,

Yola çıkmalı,yola çıkmalı hemen

Ne isem ne kadar ,isem anladım kabullendim gitti
Hani yetebilseydim değiştirirdim vitrini
Azıcıkmışım  anladım görüp , hissettikçe
Suyun , ağacın,  toprağın bilgeliğini

Yola çıkmalı, yola çıkmalı hemen,  hemen
Başka yol hikayelerinde buluşmak üzere,bana müsade.

14 Haziran 2012 Perşembe

                                         KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR

Kaybettim,3 gün oldu.Ne olduğunu anlamıyor insan önce bir kal geliyor,bakışlardan mana gidiyor,nasıl yani bakışı yerleşiyor, en yakınındakini suçlamak istiyorsun,bir avaz ,masaya yumruk vs.içindeki kaybetmişlik duygusunu yenmek için.Ben hiç birini yapamadım derin bir nefes aldım,üzülmenin mantığının neye dayandığını çözümlemeye çalıştım.İnsan elinden kayıp giden bir şey için bir yoksunluk hissediyor önce,olsaydı şimdi diyor,olmadığında artık yapılacak bir şey kalmıyor.Hepsi hayıf listesine ekleniyor.Hayıf'lar, ilk zamanlarda sürekli hatırlanıyor sonra onlarda siliniyor.Tüm bunları bildiğimden, kaybetmemek için  yazarak hatırlamayı seçtim.Sözler ve hatıralar kaybolur,yazı kalır dedim.Dedim büyük konuşmuşum,3 gün önce blog bölgesinde özene bezene yazdığım yazımı kaybettim.Blog boşluğunda başı boş dolanmakta,hükümsüzdür.Annanem,gece yapılan iş'den hayır gelmez,Atom karınca(babam)sabah ola hayrola derdi.Büyük sözlerini de yazmak lazım.Ben yazımı gecenin bir vakti yazdım,ilham meselesi tabi,yolladım ,baktım çok güzel oldu, içime sindi.Artık iç huzuru ile yatabilirim Fakat yazılanlar kalıyor ya,arkadaşın biri yazı karakterini değiştir,okunmuyor yazdı.Boş bulundum ,gözlüksüz bir anında her işten anlayan kuzgun'uma başvurdum.Gerçekten anlıyor, teknik adam sonuçta,tabi okuyabilirse.Sonunda tahmin ettiğiniz gibi,yazı karakterini düzeltirken yazım'ı sildi.Ben ne'mi yaptım,yukarıda yazdım ya unutuyorsanız sizde yazın.Yazılar silinmez diyen,teknik kocanıza güvenin,ama gözlükleri takılıyken.:-)

10 Haziran 2012 Pazar

MERAK ETTİM, DENEDİM VE BAŞARDIM.

Benim için de meraklı denebilir, denedi denilebilir. Başardı, ee onu ben demeyeyim bir zahmet siz başardığım bir şey bulun artık. Bugün akşam üzeri bitirdim kitabı; içim acıyarak, ağlayarak, kimi zaman gülerek. Afrika'da yakın bir tarih anlatılıyor, çaresizliğin ve açlığın yaratıcı beyinleri nasıl harekete geçirdiğini. Allah isterse ve insan  inanırsa neler olur, en yalın haliyle anlatılmış. Birçok gelenek bize benziyor, hiç yabancılık çekmiyorsunuz okurken. Bazı bölümlerde çok uzatmış yazar, dedim fakat sonunda anladım, dünyasına çağırıyor güçlü bir şekilde çocuk yazar. Herkes okusun ve çocuklarınıza okutun yazıyor kapakta. Martı Yayınları-Rüzgarı Dizginleyen Çocuk-William Kamkuvamba, merak ettim, denedim ve başardım diyor. Benim buradan kendime çıkardığım; merak etmeye ve denemeye devam. Başarı gelse de olur kaçsa da, beni hep yolda olmak ilgilendiriyor. Kitap'lar çoğu zaman sorulara cevaptır benim hayatımda ve bir kez daha aldım cevabı: Aman benden geçti yok, uzanan eli her daim tutmak, bakan gözlere güven vermek, sevmekten vazgeçmemek. Tamam daha fazla detaya girmiyorum artık okumaktan başka çareniz kalmadı, bendekini alırsınız derim fakat önce hoca'ya gidecek çabuk gelir. Buradan çalışkan velilere selam olsun, siz onlarca ders aldırsanız, dershane, okul dolaştırsanız bile olacak olanı değiştiremezsiniz. Kasmayın derim, okuyunca daha iyi anlayacaksınız. Burada biz yaratıcı düşünceyi desteklemek için ne yapabiliriz diye düşünüyorum, düşünüyorum öyleyse varım'a bağlıyorum. Bulunca "fikrim geldi" bölümüne yazarım. Kesmek zorundayım editörüm -aklı evvel kişilik- bekliyor, hataları düzeltecek. Hey ben buradayım sıkkın kişi, yalnız değilsin, hadi uzat elini, merak ettiklerimizi  sormaktan çekinmeyelim ve deneyelim korkmadan, ertelemeden...
 








LÜKS YAŞIYORUM, ÇÜNKÜ ZENGİNİM...

Ben bu gün lüks yaşamdan bahsedecektim hocama, araya ay, venüs, yeni ipad bir de benim alıngan ve sinirli günlerim girince blog yazıp içimi boşaltayım, dedim. Çünkü yazmadan duramıyorum; her yere yazıyorum, bir çok deftere, küçük not kağıtlarına, kitaplara, twitter'a, -yeni yeni- facebook'a ve viber'a (daha çok hocam'a)...



Dün gece aklıma geldi; lüks nedir, herkesin lüks algısı kendine göre midir, diye düşündüm. Gün içinde yaşadıklarımı düşününce süper lüks bir hayatım olduğunu fark ettim. Şu anda gitmekten zevk aldığm bir işim, bana çok bile gelen maaşım, aklı evvel bir kızım ve her şeyden anlayan kuzgunum. Hocamla aramızda geçen bahçeli ev mavrasını düşününce hep bir şeyleri beklerken başka şeyleri ıskaladığımız geldi aklıma. Mesela bahçeli ev için "emekli olunca inşallah" meselesini bırakıp elimizde olan balkonumuzu yeşillendirip göz zevkimizi engellemeyelim dedim ve kuzgunumla çiçekçiye gittik. Yol kenarında yan yana duran üç çiçekçi, ("Adil" bir babadan öğrendiğimiz bir şeyi yaptık), üçünden de güzel çiçekler seçip aldık, çiçekçideki kedişi besledik. Çiçekci amcayı biraz kırmızı görüp çantadan aspirin c verdik. Çiçeklerle  eve dönerken gökkuşağı -bazıları ebem kuşağı da der-, bizi selamladı her renkte, gönlümüzü aldı. Bu gün için aferin, dedi. Evde (ev demek doğru olmaz, üç odaaa birrr salooon, resmen malikhaneee) kuzgunum kendi spesyalitesi olan (galiba bu kelime yanlış oldu, hocam kusura bakmasın artık) özel soslu desek olur, makarnayı yaptı. Ben bahçeme çiçekler ektim, giysi dolabımın bu yaz koleksiyonunu çıkardım, yerleştirdim. Mis gibi kokan çamaşırlar astım, kedimi göbeğime yatırdım, kuzgunumun yaptığı koca kahveyi içtim. Altın kızlarla haberleştim, sevgi sözcükleri gönderdiler. Sakladım yarın birine harcarım diye. Bahçeme baktım, çok güzel oldu, kuzgunum resimlerini çekti. Aklı evvel de yine yazmaya başlıyor. O bir rp'ci. (yanlış yazdıysam kızar şimdi). Gecenin bir vakti gök kuşağı resmi paylaştım, viberladım. Bu saatte yazarak konuşuyor olmak müthiş bir özgürlük duygusu yarattı. Yatmadan rabbime hamd ettim, anlardan oluştuğunu bildiğim koca günü doldurup bana sunduğu için. 


Zengin olduğuma karar verdim, olmasaydım bu lüksü nasıl sağlardım?